- Tedirgin Görünmeyin: Çocuğunuz okula yeni başlıyorsa siz de onun kadar, hatta bazen daha fazla endişeli olabilirsiniz. Fakat kuşkulu ve olumsuz ruh halinizi çocuğunuza yansıtmamaya dikkat etmelisiniz. Çocuklar ebeveynlerinin duygularından etkilenirler. Aksine çocuğunuza cesaret ve motivasyon vermeli, ona güvendiğinizi söylemelisiniz.
- Evden Çıkmadan Önce: Okul için evden çıkmadan önceki saatleri özenle planlayın. Çocuğunuzun uykusunu almış, yeterince dinlenmiş olduğundan emin olun. Evden telaş içinde ya da azar işiterek çıkmak, çocuğunuzun okulda geçireceği zamanı olumsuz etkiler.
- Çocuğunuzun Okula Gitmemek Gibi Bir Seçeneğinin Olmadığını Anlamasını Sağlayın: Okula yeni başlayan çocuklar ayrılık korkusu sorunu yaşayabilirler. Çocuğunuza bu konuda güven verin. Haftanın belli günlerinde, günün belli bir süresini okulda geçireceğini ve sonra eve geleceğini anlatın. Anlayışlı ve kararlı bir tutum sergileyin. Korkusunu anladığınızı ama bunun kısa sürede geçeceğini bildiğinizi ifade edin. Okula gitmeyebileceğini umut etmesine izin vermeyin.
- Çocuğunuzu Başka Çocuklarla Karşılaştırmayın: Çocuklara okulu sevdirmek söz konusu olduğunda dikkat edilmesi gereken noktalardan biri de başka çocuklarla kıyaslamaktan kaçınmaktır. Çocuğunuz da okul korkusu varsa onu rahat hareket eden bir çocukla kıyaslamayın. Ağlıyorsa ağlamayan bir çocukla karşılaştırmayın, onu üstün gösteren cümleler kurmayın. Okulla ilgili kaygıları olan tek çocuk sizinki olamaz, değil mi? Ona çekinmesinin normal olduğunu ama zaman içinde okula alışacağını ve korkularını gülerek hatırlayacağını söyleyin.
- Okul Hakkında Sorular Sorun Ama Sorguya Çekmeyin: Okul hayatı hakkındaki duygu ve düşüncelerini, gününün nasıl geçtiğini sorun ama çok fazla sorgulamayın. Yeni başlayanlar için okul çok farklı bir tecrübedir ve çocuklar bu sürece adapte olma gayreti içindedirler. Bu süreçte çocuğunuzun iç dünyasında büyük bir değişim gerçekleşmektedir. Sorgulandığını hissederse rahatsız olabilir. Bu yüzden; anlatmak istediği kadarıyla yetinin, daha fazlası için ısrar etmeyin. Aklınızda sorular varsa öğretmeniyle görüşebilirsiniz.
- Çocuğunuzun Sıkıntılarını Kendisinin Yanında Başkalarıyla Paylaşmayın: Çocuğunuzun size anlattığı kaygı ve korkularını, yaşadığı olumsuzlukları arkadaşlarının ve öğretmeninin yanında dile getirmekten kaçının. Bunları onun duymayacağından emin olduğunuz zaman kendi arkadaşlarınızla paylaşabilir, fikir alışverişi yapabilirsiniz ama okuldan korktuğunu, evden çıkmadan önce ağladığını veya belli bir şeyi bir türlü kavrayamadığını kendisi yanınızda iken akranlarına veya öğretmenlerine anlatırsanız onuru zedelenir. Ayrıca size güvenip bir şeyler anlatmaktan da vazgeçebilir.
- Okula Gitmenin, Eğitim Görmenin Avantajlarından Söz Edin: Çocuğunuza okulda yeni arkadaşlar bulacağını, birçok şey öğreneceğini, oyunlar oynayacağını anlatın.
- Okulla İlgili Sosyal Organizasyonlara Katılın, Katılmasını Teşvik Edin: Okul pikniklerine, gezilerine, davetlerine katılın veya çocuğunuzu gönderin. (Yönetimin çocuklar için açtığı halk dansları, satranç gibi kurslara, spor etkinliklerine katılması için teşvik edin.)
ÇOCUĞU, OKULU REDDETME DAVRANIŞI GÖSTEREN EBVEYNLER İÇİN ÖNERİLER
Okulu reddetme davranışı olan çocuklar yaşadıkları korku, kaygı ve/veya güvensizlik duygularıyla nasıl başa çıkabileceklerini bilemezler. Bazen okula gitme düşüncesi bile bu çocukların kaygılarının veya fiziksel semptomlarının ortaya çıkması için yeterli olur. Ebeveynlerin attığı doğru adımlar bu sorunun aşılmasında kolaylaştırıcı bir rol oynarken, ebeveynlerin yanlış adımları ise, bu sorunun daha da karmaşık bir hale gelmesine neden olabilir. Hangi durumlarda nelerin yapılması ve yapılmaması gerektiği üzerine şu öneriler faydalı olabilir:
- Çocuğunuz okulla ilgili kaygılarını ya da korkularını anlatırken: İşlerinizi bir kenara bırakarak ve tüm dikkatinizi çocuğunuza vererek onu dinleyin. Ne zaman kaygılanırsa ya da ne zaman korkarsa gelip sizinle konuşabileceğini vurgulayın. (Durum görmezden gelinmemeli. Bu sorunu görmezden gelmek kısa vadede çocuğun sosyal ve akademik alanda sorun yaşamasına neden olabileceği gibi uzun vadede kaygıyla ilgili farklı sorunların ortaya çıkmasına neden olabilir.)
- Çocuğun okul ile ilgili duygu ve düşünceleri karşısında yargılayıcı, küçümseyici, alaycı, suçlayıcı olmayın. Çocuğu okula göndermekten hemen vazgeçmeyin. “Evet korkuyorsun, bizden ayrıldığın için üzülüyorsun ve bu yüzden okula gitmek istemiyorsun. Ben de seni özlüyorum, fakat tıpkı senin yaşındayken benim ve şimdi senin yaşında olan diğer arkadaşların gibi sen de okula gitmek zorundasın. Hem ben senin okulda neler yaptığını çok merak ediyorum. Böylece akşam konuşacağımız birçok şey oluyor.” diyebilirsiniz. Okuldan eve geldiğinde okul ile ilgili konuşmak istemeyen çocuklar ile de hemen başka keyifli konular hakkında sohbete başlamalısınız.
- Çocuğunuzun fiziksel semptomları (karın ağrısı, kusma, titreme vb.) varsa: Bu semptomların altında fiziksel bir neden olup olmadığını ayırt etmek için çocuk doktorunuza başvurun (Çocuğunuzun fiziksel bir hastalığı olmaması, gösterdiği belirtilerin gerçek olmadığı anlamına gelmemektedir. Çocuğunuz bahsettiği karın ve baş ağrısı gibi belirtiler hakkında yalan söylemiyor, okula gitme korkuları nedeniyle bu belirtileri gösteriyor olabilirler.)
- Fiziksel semptomları nedeniyle okula göndermediğinizde: Okul rutinini devam ettirin. Aynı saatte kaldırıp kahvaltısını yapmasını sağlayın, hatta evde de mutfak masasında oturması ve okulla ilgili çalışmalarını tamamlamaları istenebilir. Okul saati boyunca evde televizyon seyretmesine, bilgisayar oynamasına, oyuncaklarıyla oynamasına veya parka gitmesine izin vermeyin. (Bu süreçte dikkat etmeniz gerek en önemli nokta çocuğunuzun okula gitmeyip evde kaldığı zamanki ev ortamının cazip kılınmaması gerektiğidir. Örneğin evde kaldığı bir günü evde sizinle televizyon seyrederek geçirmesi veya hep beraber bir tatil günüymüşçesine eğlenceli oyun ve etkinlikler gerçekleştirmeniz bu davranışı ödüllendirir ve tekrar edilmesine zemin hazırlar. (Bunları yaparken çocuğunuzu cezalandırıyormuş gibi davranmayın. Sadece evde kalmanın cazip gelme ihtimalini ortadan kaldırmaya çalışıyoruz. Bunları yaptığımızda, okula gitmemesi durumunda da yapması gereken sorumlulukların olduğunu ve bunlardan kaçamayacağını hissettirmiş oluruz.)
- Okula gitmediğinde çocuğunuzu cezalandırmak yerine gittiği günlerde övmeyi unutmayın.
Okula bıraktığınızda ağlamaya başlarsa:
Ağlama bir sinyal. Çocuğun yaşadığı duyguları dışa vurma hali. Evet, çocuk bir süre sonra susuyor. Ancak susması, sorunun ortadan kalktığını göstermiyor. Çünkü çoğu uzman ayrılmanın başarısına, ağlama davranışının sona ermesi olarak bakıyor; duyguya değil. Çocuğun ağlamaması korku, endişe gibi duyguların sona erdiğini göstermez. Sadece ağlama sinyalinin dinlenmeyeceği bir ortamda çocuk sinyal vermeyi bırakır. Ağlarken çocuğu bir yabancıya bırakarak gitmenin uzun dönem negatif etkileri agresif davranışlar, okul fobisi, kabuslar olarak kendini gösterebilir. Ancak bu yabancı bir süre sonunda bir diğer bağlanma figürü haline geldiğinde ağlayan çocuğu teskin edebilir. Oysa çocuk için o öğretmen bir yabancı konumundayken, ebeveyn onu bırakıp gittiğinde, olan tek şey ağlamasının susması. Duygular ise hala orada. O yüzden çoğu zaman ebeveyn gelince ağlama devam eder. Ancak ebeveyn de bu sinyalleri dinlemez ise susan gözyaşları agresif davranış ya da içe kapanma gibi hallerle kendini gösterebilir. Çocuk ağlıyor; çünkü hayatta kalma mekanizması ‘burası güvenli değil’ diyor.
Öğretmene bağlanma, çevreye alışma henüz gelişmekte olan beyin için bir süreç gerektirir. Bu yaş
küçüldükçe süreç uzar. Bir hafta sonra dönüp size “Hadi artık gidin ya da yavaş yavaş binayı terk edin, dolaşın gelin” diyen okul yönetimi olursa, siz kendi iç sezgilerinizi dinleyip, çocuğunuzun buna hazır olup olmadığına kendiniz karar verin. Sonuçta çocuğunuzu en iyi tanıyan sizsiniz.
Sınıf dışı bir bekleme yerinde ilk günlerde çocuğunuzu bekleyebilirsiniz. Çocuğunuzun sizin hangi sandalyede olacağınızı bilmesinin ve oradan asla kaybolmayacağından emin olmasının değerini belirtmek isterim.
Çocuğunuzun ne hissettiğini ne düşündüğünü ve ne yaşadığını anlamaya çalışın. Sakin bir ses tonuyla, “Okuldayken kötü bir şeyler olacağından korktuğunu biliyorum” gibi bir cümle kurarak onu anladığınızı gösterin. Sonrasında da güvende olacağını, okul saati bittiğinde onu okuldan almaya geleceğinizi sonrasında beraber yapacaklarınızı anlatabilirsiniz. (Hatta dilerseniz, çocuğunuz okuldayken sizin de yapmanız gereken işlerden bahsedebilirsiniz. Böylece çocuğunuzun, -sizin ne yapacağınızı bileceği için- onu bırakıp gitmeniz veya geri gelmemeniz ile ilgili endişelerinde azalma olur.) “Maskaralık yapma, senden utanıyorum”, “Etrafına bak senin gibi yapan var mı?” gibi cümleler kurmayın. Bu cümleler size zararsız gibi gözükse bile çocuğun kişiliğinin gelişiminde son derece yıkıcı etkileri olabilir.
Çocuğunuz tekrar tekrar okula gitmeyi istemediğini söylediğinde:
Okula karşı direncin belirtilerini tanıyarak, sorun daha da kemikleşmeden önlem alın. Çocuğunuzla sık sık konuşarak okula gitmek ile ilgili hem olumlu hem de olumsuz duygu ve düşüncelerini dile getirmesine yardımcı olun. Anne babalar bazen olumsuz duygu ve düşüncelerin konuşulduğu zaman daha da artacağını düşünerek konuşmaktan kaçınmaya çalışırlar. Fakat çocukların davranışlarında meydana gelen değişikliklerin her biri yardım çağrısıdır ve YARDIM ÇAĞRILARI duyulmalıdır. Duyulmaması sorunun daha da alevlenmesine yol açacağı gibi, ayrıca duygusal gelişimini de olumsuz etkiler. (Konuşmanın yanı sıra oyun, dans, resim, müzik gibi etkinlikler de çocukların duygularını dışa vurmasına yardımcı olurlar.) (Bu konuda anne-babanın yanı sıra çocuğa yakın olan tüm yetişkinlerin tutarlı davranmasının gerekliliğinin önemi göz ardı edilmemelidir. Çocuğun okula ilişkin en küçük bir olumsuz tepkisinde hemen geri adım atarak sadece bir günlüğüne bile olsa okula göndermemek, daha sonraki günlerde çocuğun olumsuz davranışlarını daha da pekiştirecektir.)
Bu probleminin üstesinden gelmek neler yapabileceğini ona sorun. “Okula gitmek istemediğini söylüyorsun, seni ve endişelerini anlıyorum. Ama okula gitmen gerekiyor. “Sence ne yapabiliriz?
Böylelikle durumu kendi kontrolünde hissetme olasılığı daha fazla olacaktır. – Öfkelenmeyin; bağırıp çağırmayın, çocuğunuzu suçlamayın. Çünkü sizin bu konuda hayal kırıklığı yaşadığınızı görmeleri, çocuklarınızın kaygısını daha çok arttırabilir.
Ek olarak: Okul veya öğretmeniniz hakkında olumsuz düşünceleriniz olsa dahi bunlar çocuklarınızın duyabileceği yer ve zamanlarda dile getirmeyin. Çocuğunuzun öğretmenine karşı olan güveninin sarsılması ve çocuğunuzun gözünde öğretmenin otoritesinin zayıflaması süreci daha da zor hale getirir. Sadece okula uyum sürecinde değil, aynı zamanda okula devam sürecinde de olumsuz etkileri görülebilir.
Tüm bunlardan sonra hala çocuğunuzun okulu reddetme sorunu olduğunu düşünüyorsanız mutlaka çocuğunuzun okuluyla iletişime geçin. Özellikle sınıf öğretmeni ve okul psikolojik danışmanıyla endişelerinizi paylaşın ve çocuğunuzun okula uyumu sağlayacak bir program geliştirmesi için iş birliği sağlayın.